Asimilasyon ve PKAN /Şoreş Reşî

Geçen hafta, Almanya’nın Wuppertal kentinde gerçekleştirilen, Orta Anadolu Kürtleri Platformu (PKAN)’nun 3. Olağan Kongre toplantısına katıldım. Kongre’nin yapıldığı salonun duvarlarında Kürtçe ‘Asimilasyona dur de!’, ‘Dilini ve kültürünü tanımayan çocuk, anne ve babasını tanımaz!’ ve ‘Asimilasyon rüzgarına kapılma!’ gibi pankartlar asılmıştı. Pankartlar, kısaca PKAN’nın kuruluş amacını yansıtıyordu. Yapılan sunumlar ve şimdiye kadar yapılan çalışmalarda işlenen konuların başında bölge insanına dayatılan asimilasyon ve buna karşı nasıl bir mücadele içinde olunması gerektiği anlatılıyordu. Evet tehlike büyük, kapsamlı, derindi ama Kürtler de bunun bilincinde ve bertaraf etmek için yoğun bir çaba içerisinde.

Toplantıya çok sayıda temsilci ve renkli simalar da katılmıştı. Bunlar arasında bazı KNK üyeleri, Kürt halkının fedakar oğullarından KCKD-E Eşbaşkanı Yüksel Koç, cesur vekili Faysal Sarıyıldız ile heyecanlı Meclis konuşmalarını özlediğimiz eski parlementer Hasip Kaplan da yerini almıştı. Orta Anadolu bölgesinden çok sayıda yazar, ressam, doktor, gazeteci ile yoğun bir katılımcı kitlesi vardı. Kibirden, kapristen uzak, bir aile havası içinde koskoca bir örgütün Eşbaşkanı Yüksel Koç, kendi elleri ile katılımcılara çay dağıtırken büyük bir saygınlık kazandı.

Kongrede konuşan misafir ve üyelerin ortak paydası Kürtlere dayatılan asimilasyon ve yok etme tehditi ile nasıl mücadele edileceği idi. Konuşmacıları dinlerken ülkenin günden güne nasıl bir karanlığın içine çekildiği, her dile, kültüre, dine tekçiliğin nasıl dayatıldığı, zulmün ağır basmaya başladığını, değerli akademisyen, yazar ve çizerlerin ceza ile nasıl susturulmaya çalışıldığını bir kez daha hatırladım. Düşünme şeridi Ahmet Altan’nın beyaz sakalları, masum ve suçsuz bakışları ile yuvarlak gözlükleri üzerinde kaldı. Demokrasiyi, insan haklarını, Kürtleri savunan bu kadar değerli bir yazar ve düşünürün nasılda hapishanelerde çürütülmeye çalışıldığı, çeşitli cezalar ile teslim alınmaya çalışıldığını iliklerime kadar üzülerek hissettim. Yazık! Herkese ve ülkeye yazık!

Orta Anadolulu Kürtlerinin kurduğu bu sivil ve kültürel kurumun yöneticileri, göç içinde göç yaşayan, büyük bir erime tehditi ile karşı karşıya olan toplumunu korumak ve kurtarmak için kolları sıvamış görünüyordu. Kısa bir sürede kıymetli çalışmalara imza atmaya başlamışlar. Bünyesindeki ‘Dil ve Kültür Komisyonu’ bir yıllık süreçteki çalışmalarını anlatırken ilk etapta ‘Zil Kuyruklu Tilki’ çocuk masal kitabını yayınlamış olmaları ve iki kitabın daha yayına hazır olması umut veriyordu. Ayrıca iki senede bir dağıtılan ‘Dil ve Kültür Ödülü’ne layık görülen ve Mistoyê Heco’nun yazdığı ‘Oradaki’ romanı ile İbrahim Topal’ın yazdığı ‘Aç Gözlü Horoz’ şiirsel masalı kitaplarını da okuyucu ile buluşturma başarısını gösterdi. Her iki eser de yeni bir tarz ile yazılmış. Roman; hayal silüeti içinde aşkı, kültürü, açlığı, coğrafyayı, insan iç dünyasını kendisine has bir yöntem ve zengin, akıcı bir Kürtçe ile anlatırken kendisinden epey bahsettirecek gibi. Aynı seviyede olan masal kitabının da şiirsel bir dille yazılması, anlatımı ve dili çok etkileyici; Kürtçenin zenginlik hanesine yazılabilecek cinsten. Bunun dışında şimdiye kadar yayınlanmamış halk türkülerinin dört CD de toplatılması projesi ile halı, kilim ve el yapımı dokumaların kayıt altına alınarak bir kataloğun hazırlandığı bilgisi de Kürt kültürünü koruma adına sevindirici.

Orta Anadolu Kürtleri arasındaki bir diğer çalışmada sinema! Haymana Şexbizin Kürtlerinden olan Mustafa Başaran’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Nilüfer’ isimli filmin de fragmanı Kongrede gösterilerek büyük bir beğeni topladı. Geleneksel kadın evlendirmesini konu alan film İran, Polatlı ve Türkiye’nin diğer bazı şehirlerinde çekilmiş. Kadın direnişi ile eski geleneklerin çatışmasını konu alan ve izleyicinin zevkle seyredeceğini tahmin ettiğim başarılı bir film. Başaran’ın yeni projesinin Hasankeyfi konu alması Orta Anadolu Kürtlerinin Kürdistan’daki doğa ve tarihi katliamlara duyarsız olmadılarının da bir göstergesi.

Kısa bir sürede yaptığı çalışmalar ve projeleri ile Orta Anadolu Kürtlerinin iradesi olmaya şimdiden hak kazanan PKAN ın asimilasyonu kırma noktasındaki kararlığı ve büyük bir potansiyele sahip olması umutlar veriyor.