Devletin vatandaşa karşı olan sorumluluğu / Şoreş Reşî

İnsanlar sivilizasyona adım atarken devlet ve benzeri kurumları kurdular ki yaşam kaliteleri yükselsin. Şüphesiz bu devasa aygıtın bütün insanlara yararlı olması için insanların bu tüzel kişiliğe karşı sorumlukları ve görevleri vardır. Buna kısaca vatandaşlık sorumlukları da denilebilinir. İşte vergisini verecek, faydalı bir yurttaş olacak, çevresini temiz tutacak, askere gidecek, ekolojik dengeyi koruyacak vs. Buna karşılık, devletin ve belediyelerin de vatandaşlarına karşı sorumlulukları vardır. Bunlar: Eşitlik, hak, hukuk, eğitim, ulaşım, sağlık hizmetleri vs dir. Yani karşılıklı hak, sorumluluk ve ödevler söz konusudur. Peki geldiğimiz ülkede bu sistem istenildiği gibi çalışıyor mu?

Sanırım devletin sorumluklarını yeterince yerine getirmediğine herkes hemfikirdir. Vatandaştan istediğini zorla da olsa, asker ve polisi ile ezerek alır; ama vatandaşa karşı olan görevini yerine getirmeyince vatandaşın eli-kolu bağlıdır. Çünkü sistemini koruyan polisi ve askeri vardır, ezer! Yurttaşın da pratikte sadece seçme ve demokratik protesto hakkı vardır. Devletler arası farkı ve insan yaşamındaki önemini, diğer ülkelerde yaşayınca veya seyahate gidince daha iyi görür ve kavrarız.

Yaşadığım İsveç’te, Türkiye, İran, Irak ve diğer üçüncü dünya ülkelerinden gelen birçok insan var. Son bir istatistiğe göre, bu yıl gelen Somali’lerin üçte ikisinin okuması yazması yok! İsveç gibi çok gelişmiş bir ülkede böylesi insanların toplumsal yaşama, iş hayatına veya bir alanda başarı yakalama şansı yok. Bu aynı zaman da toplumun sırtında büyük bir yük; yani başkası onun ihtiyaçlarını karşılayacak. Bu yükün yanında kendileri de toplum içinde ezilir, horlanır ve alt sınıf hissine kapılır. Bizim cenahtan bir kaç örnek ile açıklarsak, devletlerin farkı daha iyi ortaya çıkar.

Türkiye ve Kürdistan’dan gelenlerin hemen hemen hepsi İngilizce bilmez. Avrupa’da İngilizce bilmemek artık büyük bir eksiklik. En basit işlerde bile İngilizce bir zorunluluk olarak işveren tarafından istenir. Bu konuda en şanslı olanlar Pakistanlılar ve Hindistanlılar. Ama bizim topraklardan gelenler bu konuda ezik; ülkede üniversite bitirip de yabancı dil bilenler bile çok az. Bu da devletin eğitim sistemini, insanlara verdiği değeri ve onların geleceğini planlamasındaki rolü ile ilgili. Devlet işi gücü bırakıp, insanların bütün değerlerini silah ve savaşa ayırırsa, eğitim sistemi insan yetiştiremez ve dünyaki gelişmeler ile rekabet etmesine olanak bırakmaz.

Ülkemizden gelenlerin çoğunun bir mesleği yok. Buraya gelen insanlar ilk önce iş bulma kurumuna gider ve hangi mesleği olduğunu sorduklarında, bizimkilere göre bir iş bulunmaz. Çünkü temizlik için bile bugün bir eğitim ve meslek tecrübesi gerekiyor. Küçülen ve ekolojik yaşamaya çalışan bir dünyada hangi kimyasal maddelerin nerede, ne kadar kullanılacağını bilmen gerekir. Yoksa hem insanlara hem de cevreye zarar verirsin. Burada temizlik yapan kadınları takip ediyorum. Hepsi dil bilmiyor, mesleksiz, eğitimsiz ve işverenleri bile artık bunları nasıl çalıştıracağını şaşırmış. İnsanlarını eğitmeden ortaya süren bir devlet ne kadar saygın olabilir? Hergün ‘ah’ çeken bu insanları görüyor ve üzülüyorum. Milyonlarca insanı yurt dışına göndereceksin ama hiç biri marangozluğu, tamirciliği, elektriği, hatta en basit olan temizliği bilemeyecek! Bu devletin gelişmişliğinin göstergesi, yoksa büyük laflar ederek ne liderler, nede devletler büyümüyor! Beğenmedikleri Polanya, Estland, Litvanya ve diğer ülkelerden gelen insanların en azından bir mesleği var ve dil bilmese bile bir iş bulup çalışıyor. Bugün restorant branşı bir nefes borusu ise çalışanlar İtalyanlara borçlu.

Deniz ülkesi olan İsveç’te ülkemizden gelenler dışındakilerin hepsi süper yüzme bilir. Eğer 20 yaş üzeri İsveç’e gelmiş ise kesin yüzme bilmiyordur. Çünkü devletin sana verdiği veya sunduğu bir hizmet yok ve insanlarımız herşeyden yoksun. Heryerde deniz, göl veya su olmayabilir bu bir devlet için sorun olmamalı. Her köye, kasabaya birer yüzme havuzu yaparak insanlara bir hizmet sunabilir. Bu örnekleri sağlık ve diğer alanlarda da görmek mümkün. Kısacası, devlet sorumluluğunu yerine getirmeyen vatandaşı ezerken, kendi sorumluluğunu bunun içinde kaybettirmeye çalışıyor ve asla kabul edilmemeli.