Kalebalta Köyümüzün yaşlı Çinar’lardan olan Baba tarafından Reşî Aşiretine,Anne tarafından Şêxbizeynî aşiretine mensup olan takriben 1925 yıllında dünyaya gelen ve 1929 yılında nüfusa kaydedilen Xale Çapan’i önceki gün kaybettik,Allah’tan kendisine rahmet diler,mekanı cennet,devri daim olsun,Köyümüzün büyük çınarlarını son günler de tek,tek kaybediyoruz,geride kalanlara Allah’tan sabırlar dilerim. Okuyacağınız bu yazı Xale Çapa’nın Babasını ve köydeki akrabalarını konu alıyor.
Aksaray – Ekecik /Gunde Qele – Kalebalta köyüne bir çok Kürt aşiretleri Osmanlı tarafından sürgün olarak yerleştirilir. Tarihi kaynaklar da buranın 1179 yıllarında Kürt Sultani Selahaddin Eyyübi’nın Merkezi Kalesi olarak tarihi arşivler de Eyyübeli olarak geçen ( Gunde Qele) de dünyaya gelen Mala Çelolardan, Qale Omme´nin oğlu Tahsin Mala Qulelere mensup Meyrem ile bir kaç yıllık evli iken oğlu Hüseyin (Hevedi) dünyaya gelir. Tahsin oğlu Hüseyin (Hevedi) Palta´nin yaşam serüveni ise bir tradeji olarak geçer! Tahsi´nin oğlu Hüseyin (Hevedi) köyün ileri gelenler arasinda olan babasi Tahsinin kanatları altında gül bebek olarak büyürken babasi 1915 yıllarında zorumlu olarak,diğer köy gençleri ile beraber askere alınarak,Yemen,Sına yarım adasındakı savaş cephesine gönderilir.Tahsin ile beraber binlerce Osmanli askeri sonraki yıllarda İngilizlere esir düşerek yedi yıl böyünca esaret hayatlarini zorumlu bir süreç olarak yaşarlar. Yemen,Sina ve Filistin Cephesi, 1.Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın isteği üzerine açılan bir cephedir. Osmanlı Ordusu,1915’te Birinci Kanal Hareketının,1916’da İkinci Kanal Hareketını düzenler. Amaç,Osmanlı İmparatorluğu nun Süveş Kanalı nın ele geçirmesi, ve Mısır’a yeniden sahip olmasıydı.Başarılı olunursa İngilizlerin Uzak Doğu’daki sömürgeleri ile bağlantısı kesilecekti. Ancak Osmanlının bir çok çephedeki harekatları başarısızlıkla sonuçlanınca,Osmanlı Ordusu Suriyeye kadar geri çekilmek zorunda kalır. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda pek çok cephede savaşa girmek zorunda kalmış ve buralarda çok sayıda esir vermişti,İki yüz bin civarındaki bu esirler, çok geniş bir coğrafi alan içindeki değişik esir kamplarında, çok ağır bir esaret hayatı yaşarlar.Osmanlı Devleti’nin en çok esir verdiği ülke, İngiltere olur. İngiltere, Osmanlı esirlerini çok farklı yerlerdeki esir kamplarına gönderir.Başlıca İngiliz esir kampları arasında Hindistan ve Burma’dakiler (Sumerpur Kampı, Belgaum Kampı, Bellary Kampı, Meiktila Kampı, vb ), Malta Adası, Kıbrıs Adası, Man Adası, Irak’taki Basra,Bağdat Kampları ile Mısır’daki 5 ana kamptan oluşmaktaydı.Taki 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu İtilaf Devletlerine karşi Mondros (Teslimiyet) Mütârekesini imzalayarak,yüz binlerce Osmanlı askerinin tütüldüğü,degişik ülkelerdeki esir kaplarinda serbest birakilarak,sahipsiz olarak zor ve ağir şartlar altinda evlerine geri dönerler.Tahsin de bu zor şartlar altinda döndüğü köyde,oğlu Hüseyin (Hevedi) büyümüş,karisi Meyremde kendisinin döneceği günün açisiyla görür,sonraki yıllarda Zeynik ve Çapan adinda iki çocugu daha olur, en küçük oğlü Çapan henüz altı aylıkken,babasi tahsin hayata veda eder. Hevedi gençlik çağindayken,babası tarafından kendisine soylu bir at (yavrusu) tay hediye edilir,Hevedi sütle beslediği atından bir an olsun ayrılmaz,bu atiyla köyde düğünlerde, düğün sahibi tarafından ortaya kolulan koçu gençler arasında düzenlen at yarışlarında hep kendisi kazanır. Atiyla Çello nın torunlarindan olan dedesi Qale Omme´nin Susatli Kürt köy sinirinda olan Mergideki bahçesine gider,gözleri hep uzaklardaki bahçelerine meyve için geleçek olan Peme´yi arardı. Susatli Kürt köyünde yıllardır sevdiği Mala Dinan (Delioglu) nin kizi Peme ile evlendikten bir yıl sonra bir kızı olur, adınıda Havva (Hewik) koyarlar. Hevedi karisi Peme ve kizi Havva (Hewik) ile mutlu bir yaşam sümeyi hayal ederken,günün birinde canindan çok sevdiği karisi Peme genç yaşta yakalandigi verem hastaligindan dolayi hayata veda eder. Şexbîzeynî Aşiretine mensup Mala Cengo´lar dan Dedem Mustafa (Musto) ise 1890 yılında Cengo nun ilk evlendiği Şadi Aşiretine mensup Mala Ali ye Haciyan´ın Yağdı,kizi Meyrik´ten doğan dört erkek kardeşten olan (Ismo) Ismail,Ali, (Remo) Ramazan (Musto) Mustafa bu ilk Anne den en küçük çocuklari olarak dünyaya gelir. Diğer iki abisi olan Ali ve (Remo) Ramazan 1914 ile 1916 yılları arasında Çanakkale ve Balkan Cephelerin deki Osmanli savaşın da şehit düşerler.(Ismo-Ismail) adli abiside Şero ve Selvi adli iki çocuk babasi iken asker firarisi olarak köyde hayatini sürdürürken genç yaşta vefaat eder. Ali (Cengo) nun diğer ikinci evliliğinde olan Sêwêdî Aşireti (Cexan) Fatmauşaği köyünden,Kale köye yerleşen İsmail Çavuş´ın kizi ve Mala Bilal Adak´ın kiz kardeşi Melek´ten de üç erken çocuğu olan (Silo-Suleyman), (Şeo – Şevket),(Remik – Ramazan) dünyaya gelir.Cengo´nun Meyrik´te olan büyük oğlu (Remo) Ramazan savaşta öldüğü için,Cengo ikinci karisi Melek´ten olan en küçük oğluna Ramazan adini veriri. Ali (Cengo) 1842 yılında doğar ve 1925 yılında 83 yaşında iken hayata gözlerini yumar. Mustafa (Musto) ise 1890 yılında doğar,daha 17 yaşında iken diğer kardeşleri ve akrabalari ile beraber zorumlu olarak askere alinir,1918 yılında Osmanlı ve Ingılızler arasında yapılan Mondoros Askeri anlaşmayla Osmanlı ordusu teslım olur,Osmanlı odusunun dagıtılması için yapılan 30 Ekim 1918 Mondoros anlaşması ile Osmanlı ordusu dagılmalı,Zaten üç yüz bine yakın Osmanlı askeri bunu fırsat bilip firar ederek evlerine dönmuştu, Musto da bunu firsat bilip,bu savaşta iki kardeşini,amca oğlunu ve bir çok akrabasını kaybetmişti,bu anlaşmayı firsat bilip firari olarak Ankara üzeri kiş şartlarinin verdığı zor koşullarda kaçak şekılde köyüne döner ve 25 Kasim 1956 yılında 66 yaşın da iken kalp kirizi geçirerek hayata gözlerini yumar. Osmalı Devleti tarafından dünyanin bir çok bölgesinde yıllardır sürdürdügü savaşlar dan yorğun düşmüş, savaşaçak gücünü yavaş yavaş yitirmekteyken, Mala Cengo Yüce’nın en küçük oğlu olan Misto yuda seferberlik altına almiş,yıllardır süren,ölümden başka hiçbir sonuç elde edilemeyen bu savaşta Ali ve (Remo) Ramazan adli iki abisini kaybetmiş,abilerinin başina gelenlerın kendi başina da geleceğini görerek,Ankara daki askeri karargahtan,bir kiş vakti askeri elbiseyle firar eder, yolu üstündeki bir türk köyüne gece misafir olur.Bir gece burda kalarak ertesi gün yola çıkar.Yola çıktıktan kısa bir süre sonra bakar ki birilerinin kendisine doğru koştuğunu görür.Misto nın kürt olduğunu,askeri karargahtan firar etiğini anlayan ev sahibinin haber verdiği köy hırsızları hemen silahlarini kuşayıp Mısto’ya arkadan yetişip yakalayıp soymak isterler.Misto bunlara karşi ne kadar dirense de bunlara başedemez, elbiselerini, eşyalarını, ayakkabılarıni istemeyerek de olsa hırsızlara teslim eder.Misto elbisesiz ve ayakkabısız olarak ortada kalır. Yalvar yakarmalar sonucu Misto’ya eski çarık ve elbiselerini verip yoluna devam etmesini isterler.Misto kış şartlarının dondurucu soğukluğunda çaresiz olarak yoluna bu şekilde devam eder ve günlerce yürüyerek, ayakları parçalanmış, yarı aç yarı tok, perişan halde kendisini zor bela yolunun üzerindeki Ekecik -Yeniköy’de kalan Şadi Aşiretine mensup teyzesının torunu olan Mala Koliş’in (Qolaşian) Karakeller ailesine mesup Abide´nın yanına gider. Mustafa (Misto) dondurucu kış şartlarında yaptığı mecburi yolculuktan dolayı hastalanıp zatürreye yakalanır,aylarca teyzesının torunu olan Koliş’ın evinde kalır.Zor bela biraz iyileşerek,Kaleköy den öküz kanlisiyla gidip Yeniköy’den getirilir,ama yakalandığı zatürre hastalığı yüzünden şiddetli öksürükler kendisinden bir ömür boyu hiç eksik olmaz.Askerlikten firar ederek zor şartlar altinda geldiği köyünde anasının dizi dibinde dinlenmeyi, savaştan, kavgadan uzak yaşamayı düşleyerek günlerini geçirir. Mustafa (Musto) Reşi Aşiretine mensup Mala Xulis kabilesine mensup (Qole) Meyrem ile evlenmiş,Siddih,Pemmik,Nukuse,Abdullah,Konçe ve Mustafa adli çocukları dünyaya gelir.Köyde kendisi gibi askere gitmemek için asker firarisi olarak yaşayan diğer abisi İsmail (İsmo) Reşî Aşiretinden Mala Ciwir lerden eski Kaleköy Muhtarlardan (Alosmin) Osman Palta’nın kiz kardeşi (Kide) Sultan ile mutluluk içinde süren evliklerinde Aslan (Şero) ve Selvi adli coçuklari dünyaya gelmiş, köyde mütlü bir yaşam sürerken,bir süre sonra yakalandiği hastaliktan ölür. Musto ardından mecburi ikinci evliliğini abisinin coçuklari yetim kalmasın diye gelenek gereği abisi İsmail (İsmo) nun karısını himayesi altina alir,sonraki yıllarda Haci Bekir ve Nuruk adli iki çocuğu daha olur,yegeni Aslan (Şero) ise genç yaşta yakalandiği verem hastalığı sonucu hayata erken gözlerini yumar,kiz kardeşi Selvi, abisi Şero nun babasi gibi genç yaşta hayatini kaybetmesini bir türlü kabullenmeyerek,başlarina gelen böylesi talihsiz kadere isyan eder,selvi genç kiz olmüş,güzelliğiyle adeta köydeki gençleri kendisine hayran birakir… Dedem Mustafa (Misto) ise 1890 yılında doğar,daha 17 yaşında iken diğer kardeşleri ve akrabalari ile beraber zorunlu olarak askere alinir,1918 yılında Osmanlı ve Ingilizler arasında yapılan Mondoros Askeri anlaşmayla Osmanlı ordusu teslım olur,Osmanlı odusunun dagıtılması için yapılan 30 Ekim 1918 Mondoros anlaşması ile Osmanlı ordusu dagılmalı,Zaten üç yüz bine yakın Osmanlı askeri bunu fırsat bilip firar ederek evlerine dönmuştu, Musto da bunu firsat bilip,bu savaşta iki kardeşini,amca oğlunu ve bir çok akrabasını kaybetmişti,bu anlaşmayı firsat bilip firari olarak Ankara üzeri kiş şartlarinin verdığı zor koşullarda kaçak şekılde köyüne döner ve 25 Kasim 1956 yılında 66 yaşın da iken kalp kirizi geçirerek hayata gözlerini yumar. Reşî Aşiretinden Mala Xulus Palta ailesine mensup Misto nın karisi Meyrem (Qole) ise 1893 yılında doğar,Ekim 1981 yılında o da hayata gözlerini yumar.Ebem olan (Qole) beni alti yaşima kadar büyütmekte büyük emeği geçer ,hasta yatagindayken oglu Sittihin kayim babasi olan Yanyurtlu ve Şadi Aşiretine mensup Mala Haciyanlardan (Yağdi) , Altin kizi Ayşe ile evli olan Mirto oğlu Memet Ayranci´nin üzerinde kuran okuduktan sonra,ölecegi günün akşami bir saklim üzümü elime alarak yatağinda uzanirken yanına yaklaşmiştim,kirmizi dalli üzümü hem kendisine verdim, hemde kemdim yemiştim,o geçe gözlerinde damlayan siçak göz yaşlari ile bana siki siki sarilarak doya doya koklayıp gözlerimden öpmüştü, belki o gece öleçegi ise yüregine doğmuştu… Tahsin oğlu Hüseyin (Hevedi) karisi Peme erken yaşta hayata veda etmesini kabullenemeyerek deli divane gibi kendisine bir türlü gelemez,hayatta tek umudu ise Peme´de yadigar kalan kizi Havva (Hewik) ile günlerini gecirir.Günün birinde dedesi Qale Omme Hevedi nin böyle divane gibi üzüntülü yaşamına artık dayanamayarak,Mala Cengo’nın oğlu İsmail Yüce (İsmo) ve (Kidik ) Sultan’ın köydeki gençler arasında paylaşilmayan kizi Selvi ile nişanlandırırlar… Hevedi nerden bilsinki,kara kişin bir gününde ,buz tutan soğuk havada iliklerine kadar İşler, (Kurdalı) Yanyurt köyünde evli olan teyzesi (Ximme) yi ziyaret ettikten sonra,köye dönerken yolda soğuktan zatürreye yakalanır,Hevedi köye döndükten sonra yataklara düşerek bir müddet sonra hayata gözlerini yumar,eliyle beslediği atı ise, Hevedinin ölümüne daynamaz,insan gibi tabutun arkasina takilir,onun mezarinin başına gidip günlerce, Hevedinin kalkmasını bekler… Qale Omme´nin bu aciya artik dayanamayarak, Hevedinin atını Nevşehir kazasi Acıgöl’e bağlı Yuva Köyünde askerlik arkadaşı olan Ahmet Çavuş’a atını götürüp verir,ama günler sonra Hevedinin atı,yeni sahibi tarafindan sıkı sıkı boynuna takılan zenciri koportarak,dört nala şahlanip günler sonra köye gelerek, Hevedinin mezarinin başina gidip kalkmasını bekler… Kader olsa gerek, köyün en güzel kizlari arasinda olan Hevedinin kızı Havva (Hewik) büyür, Mala Qulelere mensup Arif ile evlenen halasinin oğlu Milloyla evlenir,bir yıl sonra Ali Doğan adli bir oğullari dünyaya gelir, Hewik ile oğlu kısa bir süre sonra verem hastaliğina yakalanirlar,oğlu Ali Doğan in bunyesi verem hastaliğina fazla dayanamayarak erken ölür,Hewik ise Aksaray ve Ankara da gördüğü bütün tedavilere rağmen,babasi ,annesi ve oğlu gibi genç yaşta hayata veda eder… Hüseyin (Hevedi) nın zatüreden beklenmeyen ölümünden sonra nişanlisi olan Selvi’yi Mala Oso’nin oğlu (Ahmedo) Ahmet Yağdı ya verirler.Ahmet ile Selvi´nin bir oğlu dünyaya gelir,mutlu günlerini geçirirken, O gün amcasinin oğlu ve kişla camiisinin gönüllü İmani olan Fettiye Mille Ahmet Yağdı,kahnisiyle”Kaniya Mala Meme” bölğesinde yer alan ormanlikta odun kesmeye gider. Yüz yıllar önce Bingöl / Palu Aşiretine Mensup Zaza ( Dimili )leri olarak Aksaray’a sürgün edilerek Salmanli köyüne yerleşen köklü aileler arasinda olan Irembeg in kardeşi Küçük Kamber Aga oğlu ( Hec Memedin) ler olarak bilinen,kabilenin büyügü olan Osman´ın oğlu Salmanli Köy Muhtarı Nail Bakir Salmanli Köy Muhtarıydı,Nail Mala Cengo lar ile de akraba olurlar o gün Nail yanyurt köyün de evli olan kizinin yanına gidecekti ,Nail in hanımı (Zînê) Zeynep atı ahırdan çıkararak heybesini yükler, yola çıkacağı esnada köylüler Muhtar Nail in oğlü Haçi Çavuş’a bir kaç köy çabanı gelip haber veriyorlar, Kaleköylüler Salmanli ormanlarini kesiyorlar derler.Haçi Çavuş bunu babasına söyledığınde Muhtar Nail,Kaleköylüler orman kesmezler deyıp geçiştirirken,Köyde ona karşi muhtarlığı kaybedenlerin taraflarlari,Muhtar Nail’nin Kaleköylülere müdahale etmemesınden dolayı,ortaliği velveleye vermeleri sonucu, Muhtar Nail köy heyetini toplayarak ormanın kesildiği bölgeye gider Salmanli Köy Muhtarı Nail Bakir´ın geldiğini gören Fetti ordan kaçmaya başlar,Nail ve diğerleri Fettiyi kaleköy ile Salmanli arasinda yer alan tepeye (Şuanki Adi Kucca Nail) tepesine kadar kovaladiktan sonra Fettiyi orda yakalayıp döverlerken.Fetti´nın amcasinin oğlu Ahmed´e Oso da orda inek surusunu otlatmaktaydı,kavğa seslerini duyarak olay yerine koşarak gelip kavğanin arasina girip dövüşmemelerini ister.Bu arada Nail Ahmed´e Osoyu´da altına alarak dövmeye başlar,Ahmed´e Oso Nailin elinden kurtulmak için kamasini diğerleri görmeden Naile saplayarak kaçar. O esnada Nail in oğlü Haçi Çavuş Alman filintası olan Mavzeri ile Amede Oso yi vurmak ister ,babasi buna karşi çikar,aslinda kabahat bizimdir diyerek oğlü Haçi Çavuş’un , Amede Oso yu vurmaktan vazgeçirir. Nail Ahmed´e Oso dan vücudunun sol tarafından aldigi kama darbesiyle kanlar içinde kalmiş,kafasini dizlerinin arasina koyarak kendisinden geçer, Nail oğlu İsmail Çavüş ve Ale Hot oğlu Ali Yidiz Kaleköye koşarak gidip Xulus oğlu Omer ´in at arabasını oğlu Remzi ile hazirlayarak Naili at arabasına bindirip Aksaray hastanesine, ordan da samimi arkadaşı olan Çolak Memet´in kamyonu ile Konya hastanesine sevk edilir,bir hafta boyunca doktorlarin bütün mudahalelerine ragmen, muhtar Nail in aldigi kama yarasi ile iç organlari zarar gördügü için iç kanamadan dolayi ölür.Muhtar Nail 1897 yılında dünyaya gelir,1945 yılının son baharinda henuz 45 yaşindayken hayata gözlerini yumar.Muhtar Nail in cenazesini o dönemim şartlarindan dolayi Salman li köyüne getirmezler,Konya daki Mevlananın yanında olan şehir mezarlığına defnederler.1949 yıllarında köydeki kavgalar sonucu aldiklari kama darbeleri sonu kaldirildiği Konya daki hastanede vefaat eden Nail´in yegeni Osman Yüce ve köylüsü Ahmet Yıldız´ı da Konya şehir mezarliğa defnederler.Muhtar Nail´in biçaklandigi yer olan ( Kucca Nail) oldugu yerede,Nail için sembolik bir mezar taşini dikerler,buraya da Nail tepesi adini verirler. Bu vaka olayindan sonra Kaleköy Muhtarı Muharrem oğlu Hamza Yağdı ile köy sakinlerinde araya girmesiyle,Amede Oso Ahmet Yağdı kendiliğinden gidip jandarmaya teslim olmasini sağlarlar.Bunun sonucunda Ahmed´e Oso tutuklanarak Aksaray adliyesinde yarğilanir.Mahkeme sunucunda kasitli bir öldürme vakasi olmadigindan dolayi 10 yıl hapis cezasi verilir. 1925 yılında Şeyh Sait İsyanında yer alan AZADİ hareketi öncülerinden Diyarbakir Çermikli Dr.Fuad’ın oğlu Mehmet Fuat Erkmen, Niğde/ Aksaray da Hakim olarak görev yaptığı yıllara denk gelir,Ahmede Oso’nun davasına bakar iki arasinda Kürtce diyalogları geçer,Hakim Fuat Ekmen,Kürtlerin yüz yıllardır çektiği bu açıyı yakında tanik olduğu ve görev için geldiği Niğde/Aksaray da böylesi bir tradejik olaya taniklik ettiği için Babasının AZADİ hareketi öncülerinden Diyarbakir Çermikli Dr.Fuad’ın nasil hukuksuzca İstiklal Mahkemelerinde Diyarbakir da idam edilği gözlerinin önünde bir flim şeridiğibi geçtiğini görür,Ahmed’e Oso’nun olayını göz önünde bulundurularak cezasını10 yıla indirilir , Ahmed´e Oso Ceza evindeyken karisi Selvi ve oğlu hastalanir, yaşadiklari imakansizliklardan dolayi tedavi olamadiklari için ikiside kisa sürede hayata gözlerini yumarlar. Ahmede Oso ceza evindeyken duydugu bu aci habere isyan eder, yaşadığı bu olayların travmayını zihninde sürekli yaşıyor olması nedeniyle,bunalima girer, buna ragmen hayatta tutunmaya çalişir,Ceza evinden tahliye olduktan sonra kendisine biraz gelir,Karamemetli Kemal´in kiz kardeşi Şekir ile kiz kardeşi Bese karşılığında berdel usulüyle evlenir,yaşadigi ağir ceza evi şartlari,eski karisi Selvi ve oğlunun ölüm açisina daha fazla dayanamayarak hastalanarak aci içinde hayata gözlerini sonsuza dek yumar.. Kirşehir (Çecek Dağ) Kürtlerin´den olan Nevşehire göçtüklerinde yıllar içinde asimile oldugu söylenen Heqqî Duyar yıllar sonra Nevşehir´de dünya ya gelir.Birinci dünya savaşinda savaşmak için zorumlu olarak askerlige alinan kaleköylü askerler arasında olan Cemale Usso Palta ile ayni cephedeyken firar ederek,Kaleköy´e gelip firari olarak yerleşir, Heqqî gençlik yıllarında Nevşehire de çarik ve kunduracilik mesleğini ögrendiğinden dolayi,köyde de bu meslegini içra ederek çarik ve kundura dikimi ile ünlenir,zaman süreci ile köyde (Şêxbizêni) aşiretine mensup Mala Emir ailesinin kızı Elmas ile evlenerek ,Emirler tarafından kendilerine tahsil edilen eve yerleşirler.Heqqî ve Elmas´in dört oğlu ve bir de kızı dünya ya gelir, Heqqî Duyar köyümüzde tarihsel işletmeçiliğe mal olan ve günümüzde geçerliliğini yitiren çarık imalatcisi ve tamirciliğinin son temsilcisiydi.Heqqî nın kızı Birnaz ile evlenen Mala Qulerden Arif oğlu Millo ise yüreginde kanayan karısı Havva (Hewik´in) aniden beklenilmeyen ölüm acini,bir nebze olsun Birnaz’in sicak sevgisiyle hayatta yeniden tutunmaya çalişir. Not: Fotoğraf ise Mala Çellolardan 1925 yılında doğan ve 1929 Nüfusa kaydedilen,Tahsinin oğlu Çapan Palta´dir.Çapan önceki gün hayatini kaybetti,Allah’tan kendisine rahmet diler,devri daim olsun.