Kitap dağıtım sorunu / Şoreş Reşî
Günümüzde Kürtçe’nin diyalektleri olan Kurmancî ve Kirmanckî ile yayınlanan kitap sayısında gözle görülür bir artış var. Hegemonik baskılar nedeni ile bazen istatistik kurvası aşağıyı göstersede, Kürtçedeki bu artışın devam edeceğini tahmin ediyorum. Bu konuda birçok yazarımızın artık kendi anadiline dönmesi, ona sahip çıkarak onunla ürünlerini yayınlaması da başlı başına başarı denilecek bir olgudur. Çünkü Kürtçe hala bir pazar dili, insanlara ekmek verecek bir statüde değil ama buna rağmen isanlarımız fedakarlık yapıp diline sahip çıkıyor. Egemen devletlerin tutumunu bildiğimizden, kendi cihanımızı düzenlemenin yolunu bulmak gerekir. Cephemizde yayınlanan kitapların dağıtımında büyük sorunlar var. Ülkede yayınlananlar internet üzeri ve fuarlar yoluyla biraz dağılırken, yurtdışındakiler mahzenlerde çürütülmeye bırakılmış.
Çoğu Kurmancî ve Kirmanckî yazan arkadaşlarımızın büyük özveri ve fedakarlıklarla kitap yayınladığını, boğazından, giysisinden ve seyahatinden kısıp kitaba verdiğini biliyorum. Bu konuda onları taktir ediyorum. Onlara yardımcı olan, destek veren bir kurum hemen hemen yok gibi; arkalarında büyük bir okuyucu kitlesi de olmadığı zaman çekiç ile örs arasında kalıyorlar. Bütün zorluklara rağmen yayınladıkları kitapların pazara ulaşması ve okur ile buluşması başlı başına bir sorun.
Ülkede, bilindiği üzere devlet baskısı ile bütün kitaplar yayınlanmamakta; ya toplatılmakta yada yazarı zindana atılmakta. Bunun dışında kalanın çok azı internet üzeri veya fuarlarda satılmaktadır. Kitapçılarda satılan az sayıdaki kitap ne yazarına nede işletme sahibine fazla bir gelir getirmemektedir. Çünkü satış az ve kimseyi kurtaracak seviyede değil. Bu alanda okuyucunun daha fazla duyarlılık göstermesi gerekiyorki pazar canlansın.
Madalyonun öteki yüzündeki Avrupa da sorun daha da ağır. Yazarın bütün fedakarlığı ile yayınladığı kitabını, sırtına yükleyerek satışını yapması gerekiyor. Aksi halde hepsi bodrumlarda çürümeye bırakılır. Buna da herkesin ne imkanı ne de takatı var. Böyle olunca kitap okuyucu ile buluşmuyor, yazarda kendisinde bir başka kitabı yazmanın motivasyonunu bulamıyor. Avrupa’nın çoğu şehrinde Kürtçe kitap satan bir kitapevi de yok maalesef. İnternet üzeri satışları da çoğu beceremiyor; böyle olunca Kütçe yazın yerinde badanaj yapıyor ve gerekli ivmeyi kazanamıyor.
Bildiğim kadarı ile sadece merkezi Almanya da olan Mezopotamya Yayınevinin bir dağıtım ağı vardı. Alman devleti bu kurumuzu kapatarak o imkanımızı da şimdilik elimizden aldı. Bu yayın evimiz de her ülkeye gidemiyordu, daha doğrusu uzak ülkelere gidince masrafını çıkaramıyor ve zarar ediyordu. Çünkü okuma sayısı az, benzin ve yol harçları gidiş ve gelişleri masraflı kılıyor. Durum bu olunca yazar hangi ülkede yaşıyor ise kitapları da o ülkenin sınırları dışına fazla çıkmıyor. Kendi çabası ile birkaç yere götürüp satmaya çalışması dışında bir gelişme yaşanmıyor.
Geriye beraberce ne yapmamız gerekiyor sorunun yanıtını bulmak kalıyor. Başta bu konuda imkanı olabilecek veya imkanlarını zorlaması gereken Ulusal Hareketin bu alanda bir planlama yapması olumlu bir etki yaratacaktır. Sanırım Avrupa alanı için bunun imkanları var ve fazla bir yük de değil. En azından yazarları onurlandırarak imza günleri düzenlemesi, festivallere davet etmesi, kitaplarını da alarak okur ile buluşturması olumlu sonuçlar doğuracaktır. İkincisi; mevcut kurumlarımızın, özellikle de enstitü ve derneklerimizin imza günleri düzenleyerek yazar ile okuyucuyu buluşturması bir başka çözüm yolu olabilir. Biraz zahmetli bir iş olsada imkanların zorlanması gerekiyorki bu alanda bir hareketlenme olsun. Ayrıca çeşitli ödül günleri var, Hüseyin Çelebi Edebiyat Etkinliği gibi, ödül dağıtımından birgün önce veya aynı gün yine benzeri aktiviteler düzenlenebilinir. İnternet üzeri dağıtım yapan bir şirketler ağının kurulması da ayrı bir yol olabilir.
Bu konuda aramızda bazı sınırlamalar ve Çin Setleri de var: Çeşitli siyasi partiler Newroz geceleri düzenlerken sadece kendisine yakın olan yazarları davet ederler veya böylesi doğal bir katılım yaşanır. Bunu kıramaz mıyız? Yani hangi Parti gece düzenlerse düzenlesin o şehirde yaşayan bütün yazarları davet edemez mi? Bu konudaki bir yumuşamanın ulsal birliğe de katkı sunacağına inanıyorum.
Konu ile bağlantılı olan halkalardan bir tanesi de ‘kayıplar’ hanesine yazılı olan yazarlar birliğimiz, yani PEN, yönetiminin bu konuya biraz eğilmesi, gündemine alması ve yapması gereken birşey varsa üzerine alması olumlu olacaktır.
Son olarak da halkımıza çağrımdır, yazarlar halkı ile vardır, halkımız kitap satın alarak yazarına sahip çıkmalıdır
Yazı daha önce Yeni Özgür Politika’da yayınlandı.